
Bir Hayalim Var
Bir hayalim var…
Aynen öyle. Bu yazı için en iyi giriş de en iyi başlık da bundan başka bir şey olamazdı. Bir hayalim var…
Peşin peşin itiraf ediyorum; bu hayal muhtemelen asla gerçeğe dönüşmeyecek. Çünkü sanıyorum ki bunun için baya baya zengin olmam lazım. Hakkımda, “cemiyet hayatının ünlü simalarından” gibi yakıştırmalar yapılacak kadar hem de. Gel gelelim, çok yüksek ihtimalle o günler asla gelmeyecek. Son nefesime kadar “azıcık aşım ağrısız başım” prensibinden kopmayan, tek derdi huzur olan bir adam olarak kalmam kuvvetle muhtemel. Bu yazıyı kaleme almaktaki asıl amacım, internetin derinlerinde sıkışıp kalmış gariban sitemin, paraya tamah etmeyecek kadar zenginleşmiş fukara babası bir kodaman tarafından ziyaret edilmesi ve bu bey amcanın –ya da bayan teyzenin- bir şekilde bu satırlara denk gelmesini ve hatta üşenmeyip kelimelerimi kâle almasını sağlaması için –eğer ki git gide uzayan bu lanetli cümlenin sonunu görecek kadar da hayatta kalabilirse – evrenin mistik çarklarını pozitif enerjim vasıtasıyla tetikleyebilmektir. Yani aslında hayalimi gerçekleştirecek birinin çıkagelmesi hayalini kuruyorum.
Yeterince uzattım. Sadede geliyorum. Bunca maddi ferahlık ve buna bağlı olarak etkin bir nüfuz alanı gerektiren bu hayalim ne mi? Bir vakıf. Evet, bir vakıf. Bu vakıf, Asimov’un, yok olmaya yüz tutmuş evreni kurtarma amacı taşıyan vakfı kadar iddialı değil elbet ama belki Türkiye’yi daha vizyoner bir ülke yapabilme potansiyeline sahip.

Henüz uygun bir isim bulmaya yeltenmediğim vakfımız, en yalın haliyle üniversite öğrencisi gençlere seyahat bursu sağlamaya odaklı bir oluşum olacak. Türkiye’deki üniversitelerde okuyan Türk gençlerinin dünyayı görmesine, üniversite sonrası onları bekleyen vahşi yaşam koşulları zuhur etmeden gençliğin tadını çıkarmalarına ön ayak olacak.
Muhtemeldir ki eğer böyle bir vakıf sahiden de kurulabilirse talep patlaması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle adaylara yönelik bazı kriterler getirilmesi kaçınılmaz. Örneğin:
-
Türkiye sınırları içerisindeki bir devlet üniversitesinde öğrenci olmak.
-
Bağlı bulunan bölümdeki kadrolu akademisyenlerden birinden referans sunmak.
-
Belirli bir değerin üzerinde not ortalaması tutturmak. Örneğin; 2.00 ya da 2.50.
-
Belirli bir yaş aralığı dahilinde bulunmak. Örneğin; 18-24.
-
Herhangi bir disiplin cezası almamış olmak.
-
Yazılı bir aile onayı sunmak.
Kriterler biraz ağır gibi gelebilir ancak bahsetmiş olduğum gibi vakıf hayata geçtiği takdirde yoğun talep alması kaçınılmaz. Hem bu talebi yönetebilmek, hem de tek derdi bedavaya partilemek olanları eleyip ileride vatana millete faydası dokunacak gençleri seçebilmek adına katı kriterlerin olması bir mecburiyet. Ayrıca sağlanması gereken belli başlı koşulların bulunması adaylık niyetindeki öğrencileri derslerine özen göstermede motive bile edebilir.
Eğer ki öğrenci kriterleri karşılıyor ise istenen evrakları vakfa sunarak başvurusunu yapacak. Başvuru sürecinde öğrencilerden bir de tur programı talep edilecek. Bu program, vakfın belirlemiş

olduğu zaman dilimlerine göre düzenlenecek. Örneğin vakıf en az bir hafta, en fazla da altı aylık seyahatleri destekliyor olacak. Öğrenciler de buna göre kabataslak bir program bildirecek. Bu noktada öğrenciler tamamen serbest bırakılacak. Dileyen üç aylık Güney Amerika turu, dileyen on günlük Mısır seyahati planlayabilecek. Bu esnada başından sonuna kadar adım adım planlanmış hedeflerden ziyade belli başlı noktaların üzerinde durulması talep edilecek. Çocukları günü gününe sınırları çizilmiş günlere hapsetmek doğru olmaz neticede.
Başvurular, vakıf tarafından görevlendirilmiş heyet tarafından incelenecek ve desteğe değer görülenler ile mülakatlar yapılarak kazananlar belirlenecek. Peki kimlere ne kadar burs verilecek? Bunun çözümü de vakıf tarafından belirlenmiş –belirlenecek- formüllerde yatmakta. Sunulan plan doğrultusunda hedef ülkelerin para birimleri, alım güçleri, seyahat imkanları, seyahat süresi gibi pek çok değişken hesaplanarak standart bir bedel üzerinden ödemeler yapılacak.
Peki bunun karşılığında vakıf ne elde edecek? Aslında bir şey elde etmeyecek. Adı üstünde, vakıf işte. Hayır kurumu neticede. Ancak elbette bir kontrol mekanizması geliştirmek gerekli. Bunun için de öğrencilerden, seyahatleri boyunca sosyal medya hesaplarından aktif olmaları beklenecek. Döndüklerinde ise vakfa fotoğraf ve video gibi görsel deliller ile seyahatlerini anlatan kapsamlı raporlar tebliğ edecekler. Bunlar vakıf parasının hak edenlere ulaştığından emin olmak için bir güvenlik önlemi niteliğinde olduğu kadar vakıf bünyesinde depolanarak devasa bir külliyatın meydana getirilmesini de sağlayacaktır. Vakıf, bursiyerlerden gelen görseller ile metinleri web sitesi ve sosyal medya hesaplarında yayınlayarak hem faaliyetlerini duyuracak hem de yeni öğrencilere ulaşacaktır.

Elbet bir de para mevzuu var. Sonuçta bu gençlere belirli miktarlarda burslar ödendi. Kalkıp da gün gün yaptıkları harcamaların fişlerini talep edecek halimiz yok. Ekonomik takibi bursiyerlerden talep ettiğimiz yazılı ve görsel materyaller ile sağlayıp genel olarak karşılıklı güven ilkesini benimseyeceğiz. Eğer ki burs parasından arta kalmış ise bunu da öğrencilerden talep etmeyecek ancak kendileri gibi gençlerin de aynı fırsatlardan yararlanabilmeleri için onları kalan parayı gönüllü şekilde iade etme noktasında teşvik edeceğiz.
İşte sözünü ettiğim hayalim kabataslak bu şekilde. Malum, memlekette gençlerin yurt dışına çıkmaları hiç de kolay değil. Kurlar almış başını gitmiş. Pasaport masrafı, vize masrafı derken daha “Bu yaz Interrail yapalım.” düşüncesi kafada belirdiği anda dolarlar trink trink akmaya başlıyor. Rotterdamlı Pierre geçtim vizeyi pasaportla bile uğraşmadan çantasını koluna takıp Avrupa’yı karış karış geziyor, bizim çocuklar bir hafta gezip tozmak için bir sene evvelden para biriktirmeye başlıyor. Zaten birkaç sıfır geride başlayan bizim toprakların gençlerine en azından bir fırsat sunulabilse keşke.
Başta da dediğim gibi belki dolgun cepli bir deli çıkar da bu fikri hayata geçirir ya da günün birinde ben o adam olabilirim. Tabi o zaman hala daha bunları dert ediniyor olur muyum, orasını bilemem...